2000’li yıllara geldiğimizde ise yerkürenin olması gerekenden fazla ısındığını insanlık olarak fark ettik ve sivil toplum kuruluşları, devletler ve uluslararası örgütler ardı ardına çevreyi kirlettiğimiz ile ilgili açıklamalar yaptı.

Bu nedenle otomobiller ile ilgili emisyon oranı standartları yayınlandı. Ülkeler ve uluslararası örgütlerin yasakları nedeniyle yavaş yavaş fosil yakıtlı araçların yerine elektrikli otomobilleri göreceğiz.

2040’larda fosil yakıtla çalışan araçlardan daha çok elektrikli otomobil olacağı düşünülüyor. Elektrikli araçlar için farklı metotlar ve çalışma prensipleri bulunuyor. Ancak motorlarının genellikle rotorlu olduğundan bahsedebiliriz.

Rotor, temel olarak elektrik motorunun içerisindeki dönen parçadır. Sabit alan ile rotor arasında elektrik iletimi olur ve elektrik enerjisi mekanik enerjiye dönüşür. Elektrikli arabalar ile benzinli ve dizel araçlar arasındaki en büyük fark ise gücün her an iletilebilmesidir.

Elektrikli bir otomobile binip gaza bastığın an tork ve gücü hissedersin ama benzinli ve dizel motorlar en yüksek torka belirli bir devir aralığında ulaşabilmektedir. Ayrıca elektrikli otomobillerde motor dışında batarya’da bulunmaktadır.

Şarj Üniteleri

Şarj üniteleri Avrupa, Amerika ve Japonya gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde farklılık gösteren yapılarda üretilmektedir.

Bu farklılıklardan en önemlisi DC ve AC şarj türleridir. Japonya CHAdeMO standardını benimsemiş olup, araçları doğru akım ile şarj eden üniteler geliştirmiştir.

Bu şekilde araçlara 62.5 kW’a kadar enerji aktarımı yapabilmektedir.

Avrupa’da benimsenen IEC 62196 standardı ise AC şarj gerçekleştirmekte olup 3 faz 43.5 kW’a kadar enerji aktarımı yapabilmektedir. Amerika ise SAE J1772 standardı ile 19.2kW’a kadar şarj yapabilmektedir.